Azerbaycan Diller Üniversitesi Rektör Vazeh Eskerovun başarı sırrı
Diyor ki, başarı kazanmanın birinci şartı insanın ne istediğini bilmesidir. Ona göre, insan isteğinde ısrarlı olmalıdır. Gerekse, bir işin peşinde beş defa gitmelidir ki, istediğine nail olsun. Müsahibimiz Azerbaycan Diller Üniversitesi Eğitim İşleri Rektör, modern tarih üzre felsefe doktoru Vazeh Əskərov dur.
- Vazeh bey, orta okulu bitirince, neden bu Fransızcayı tercih ettiniz?
- Okuduğum okulda valideynlerim bana ders deyib. Babam fizik ders deyib ve bir süre sınıf rehberim oldu. İlk Fransız dili müellimem gibi anam bu dili bana sevdirib. Fransızca bir şey anlamasam da, 5 yaşımda artık Fransızca şiirler diyordum. Bu dili sevsem de, meslek seçimi sırasında Fransız dili benim için ilginç olmadı. Çünkü əhatəmdə fransız dili bilginleri olan akrabalarım yeterli oldu. Ben daha çok hukuk, siyaset bilimi, tarih alanında eğitim almak istiyordum. Ama uzmanlık seçimi sırasında annemin isteği üzerine lap sonunda Fransız dili ihtisasını yazdım ve buraya kabul oldum.
- Öğrenciyken Fransa'nın Bakü Büyükelçiliği'nde de çalışmışsınız. Böyle bir yerde çalışmak çoklarının arzusudur.Bir öğrenci buna nasıl elde ettiniz?
- Ben 3. sınıfta okurken Fransa'nın Bakü Büyükelçiliği bölgelerde fransız dili dersleri teşkil ediyordu ve fakülte sürülen dekanlıkta tanıtımı ile ben de aktif öğrenci olarak bu kurslara katıldım. Kısa süreli sözleşme ile büyükelçilikte çalışmaya başladım. Sonra sözleşmenin süresi uzatıldı ve 4. sınıfta da işime devam ettim. Burada öğretmen olarak çalışıyordum ve büyük tecrübe topladım. Üniversitesi bitirdikten sonra askere yollandım ve hizmetimi tamamladıktan sonra Fransa Büyükelçiliğinden beni yeniden işe davet ettiler. Bu nedenle askerlikten döndükten bir gün sonra büyükelçiliğin kültür şubesinde müdür yardımcısı olarak çalışmaya başladım. Burada bir yıl çalıştım.
- İlginçtir, neden səfirlikdəki iş yerinizi terk ettiniz?
- Genç olduğum için daha fazla araştırmalar yapıyordum. Daha dinamik, hareketli iş arıyordum. Hem de yarimgzn çalıştığım için ücret beni tatmin etmiyordu. Başka Fransız kurumlarından iş daveti alınca Büyükelçiliği terk ettim. Fakat daha sonra kısa süreli sözleşmelerle daha birkaç yıl sefirlikle işbirliği yaptım.
- Fransa Büyükelçiliğini terk etseniz de, bir süre sonra Fransa'ya eğitim almaya yollandınız ...
- Dediğim gibi, çocukluktan Fransız diline hevesim oldu. Çalışmışam ki, bu dilin derinliklerine yiyələnim, Fransızlar gibi söyleyeyim, onların kültürü ile yakından olum. Bunlari arzulayan insan gibi tabii ki, fikrimden Fransa'ya bir kez de olsa, yolculuk yapmak geçirdi. Sefirlikde çalıştığım dönemde birçok kişi Fransa'ya gitmesi için belgelerinin hazırlanmasına yardım etmeme rağmen, düşünüyordum, hala Fransa'ya gitmeye hazır değilim.
2003 yılında İsveç'in Azerbaycan'da faaliyet gösteren bir şirketinde çalışıyordum. Bu dönemde aile qurmaq üzereydim. Aile quracağım hanım fransız dili uzmanı ve benimle aynı üniversitede okumuştu. Biz hayatımızı biraz değiştirmek için aile qurandan sonra Fransa'ya gitmeyi planlaşdırırdıq. Çok büyük hevesle olmasa da, her ikimiz senedlerimizi hazırlayıp Fransa'daki üniversitelere gönderdik. Her ikimiz Robert Şuman Üniversitesi'nden davet aldık. Temmuz'da artık bildik ki, Fransa'da eğitim alacağız. 2003 yılının Ekim ayinda biz Fransa'ya geldiğinde 10 gün idi ki, aile hayatı kurmuştuk. Fransa'da çok zor, dalgalı ve aynı zamanda çok ilginç bir hayat yaşadık. Önceden beni o kadar zor hayat gözleyeceyini bilseydim, galiba, oraya getmezdim.
- Eğitim hakkınızı kendiniz ödəyirdiniz?
- Fransa'da okuduğum süre boyunca kendim kendimi maliyyələşdirmişəm. Daha çok çalışmalı ve dikkat ayırmalı idim ki, ailemi sağlayabilir bilim. Ama bildiğiniz gibi Fransa, Almanya, Avusturya vb. Avrupa ülkelerinde eğitim hakkı çok değil. Yıllık 500-600 euro civarında olan yıllık ödemeye sigorta, öğrenci kartı, kültür ve spor kartları ve diğer ödemeler içerir. İlk birinci yıl eşime 190 euro üniversite bursu veriliyordu. Bu, o kadar büyük rakam olmasa da, o dönem bize yardımcı oldu.
Genelde ise Fransa'da bir öğrencinin ay boyunca geçimi için 650-700 Euro para gereklidir.
- O zaman iş buluncaya kadar hayli eziyet gittiniz galiba ...
- Öyledir. Fransa'ya giden gibi iş tapacağımı düşünüyordum. Ama bilmiyordum ki, iş bulmak o kadar da kolay değil, uzun prosedür gerektirir. İşe çok ihtiyacım vardı, derste otururken ancak dolanışığım düşünüyordum. Bir türlü beynimi derse cemleye bilmiyordum. Ama emin oldum ki, insan bir şeyi çok isteyince ona nail olur. Fransa'daki arkadaşlarım bana iş bulmanın yollarını gösterdiler. Kasım'ın sonunda ben artık kendime "kara iş", yani ruhsatsız-filansız iş buldum. Ocak ayından ise beni Strasburqdakı liselerin birine sınav sürecine denetleyici aldılar. 4 yıl boyunca aynı lisede işledim. Onu da qeyd edim ki, Fransa'da kabul olduğum işlerde beni bir aylığına işe alıyorlardı, ama sonradan bu arada uzadılırdı.Bunun nedenlerinden biri Fransızca çok akıcı danışmağım idi. Meettel kalıyorlardı ki, bu dili nerede bu kadar akıcı öğrendim. Öğrenci dostlarımın çoğu Mopassanın, Viktor Hüqonun dilinde konuştuğumu söylüyorlardı. Onlara benim sıradan konuşma dilinde değil, daha çok edebi dilde danışmağım garip geliyordu.
- Sanırım, okul yıllarındaki arzunuzu Fransa'da reallaşdırdınız ve Fen basamağında hukuk ixtisasına dahil oldunuz?
- Benim hükuka ne kadar hevesim olsa da, artık aile sorumluluğum vardı. Düşünüyordum da, Fransa'ya gittikten sonra bir yıl ne elde yapacaksak, onunla da geri döneceğiz. Yani bir yıl Fransa'da kalmayı planlaşdırırdıq. Ama bu, 10 yıl çekti. Bir yıl hukuk okudum. Bir yıl sonra karşımda iki seçenek vardı. Ya Azerbaycan'a dönmeli, ya da burada qalmalıydım. Gördüm ki, burada hem çalışma, hem de okumam için büyük imkanlar var. Düşündüm ki, çalıştığım için hukuk fakültesinde eğitimimi sürdürebilmek olamayacağım. Çünkü bu fakültede işleye-işleye okumak o kadar da kolay değildi. Benim karşımda hırs bu tür bölünmüştü; öncelikle kendimi ve ailemi dolandırmalı ve aynı zamanda eğitimimi sürdürmeli idim. Bu yüzden daha iyi bildiğim dil bilimi alanında eğitimimi sürdürmek karar verdim. Yüksek Lisans eğitiminden sonra 2007 yılında ben ve eşim alanımızı değişerek sosyal bilimler departmanında doktoranturaya yazıldıktan.
- Yurt dışında eğitim gören gençlerimizin çoğunluğu veya iş alanına gidiyor, ya banka sektörüne ilgi gösterirler, ama siz eğitim alanında çalışmaya başladınız. Bilime, eğitime ilginiz bu kadar mı büyük?
- Qeyd edim ki, Azerbaycan Diller Üniversitesi'ne girdiğinde öğretmenlik mesleğine ilgim yoktu. Yine de hukuk, tarih beni kendine çekiyordu. Müellimliye olan ilgimi ilk kez 3. kursta pedagojik tecrübeye giderken hissettim. Kitleye girdiklerinde anladım ki, öğretmenlik bana kanla geçti. Babam, nenem, babam, annem, xalalarım da öğretmen olup. Buna rağmen, öğretmen olmak istemiyordum. Çünkü o dönemde öğretmenin mevacibi düşüktü. Düşünüyordum da, ixtisasımı deyişeceyem.
- Peki nasıl oldu ki, Azerbaycan Diller Üniversitesi'nde çalışmaya başladınız?
- Azerbaycan'a dönünce nerede işləyəcəyimi düşünmemiştim. Arkadaşlarım ailemle dönmesi ve önceden iş tapmağımı tavsiye görüyorlardı. Fakat düşünüyordum ki, yabancı bir ülkede zorluklara göğüs gəlmişəmsə, kendi vetenimde bu, hiçbir zaman zor olamaz. Üniversitenin rektörü Samet Seyidovun burada işləməyimdə rolü inkar edilemez. Doktora işimi savunma yapmadan 1 yıl önce tesadüfen Semed Seyidov Fransa'da çalıştığım hotelin konuğu idi. Samet öğretmenden doktora işimde jüri heyetinde temsil olunmağını rica ettim. O, Bakü'ye döndükten sonra tanışma için işimi ona yolladım ve müdafiəmdə yer aldı. Eğer Samet hoca müdafiəmə qatılmasaydı, veya genel olarak, savunma yapamayacak, ya da istediğim sonucu almayacaqdım. Ermənipərəst münsiflerin bana dikenli sözler demesi, dolaşdırmaq istemesi, onlara cevabım ve Samet hocanın beni savunması çok yardımcı oldu. Müdafieden sonra Semed Seyidov beni ve eşimi Azerbaycan Diller Üniversitesi ile işbirliğine davet etti. Bu, Samet hocanın bana ve diğer meslektaşlarıma yaptığı ilk iş teklif değildi. Sanıyorum bu insanın simasında Azerbaycan Diller Üniversitesi'nde çalışmak kendisi bir mutluluktur.